Tüylü Tırtıl Travması

Gecenin bu vaktinde uykumun kaçıp da üzerine blog yazısı yazmama vesile olan travma. Şimdi tam mevsimi. Bilen bilir. Çam kesesi tırtılı da denirmiş. Bu hafta kızımın okulunda türemiş, dokunulmadıkça bir zararı olmazmış. Ama dokunursanız vay halinize.

Şimdi dört  beş yaşlarında bir çocuk olduğunuzu hayal edin. Bir bakıcınız var sizi parka götürüyor ve bir şekilde bu tırtıllardan biri içinize giriyor. Bütün gün sırtım kaşınıyor diyorsunuz ama bakıcı ciddiye almıyor. Gel bakayım sırtına bile demiyor. Gel oje süreyim sana falan diyor. Çünkü çocuk ciddiye alınmaz. Sonra siz akşama kadar içinizde bu tırtıl ile nefes yollarınız tıkanana kadar geziyorsunuz. Akşam anne gelince t-shirt’ü çıkarıp fark ediyor.

Başka bir ciddiye alınmama durumu daha anlatayım. Çocuksunuz, ateşlendiniz ve başınız ağrıyor. Bakıcı kadın sizi sürekli azarlıyor “çocukların başı ağrımaz” diye (bu seferki başka), sonra ortaya çıkıyor ki menenjit olmuşsunuz, bir hafta sonra hastaneye gitseniz belki kalıcı bir sakatlığınız olacak.

Ve evet, bu şekilde ciddiye alınmadığı için, “çocuk o geçer” zihniyetinde olunduğu için kaç çocuk sadece ihmal yüzünden kalıcı bir zarar gördü kim bilir… Ben kıyısından döndüm kaç kere. Paranoyak bir annem olduğu için. Menenjit olmama rağmen, griptir geçer diyen doktorları dinlemeyip hastane hastane “çocuğum başım ağrıyor diyor” diye gezebildiği için.

Çocuklarınızı dinleyin ve ciddiye alın ve onları ciddiye alan bakıcılarla bırakın. Bunu bir klinik psikolog olarak değil, zamanında bunları yaşamış bir çocuk olarak söylüyorum. Bir çocuk bir şey yapıyorsa, söylüyorsa mutlaka bir ihtiyacı vardır.