Aşağılık Kompleksi

 

Kusurluluk şeması; diğer adıyla aşağılık kompleksi. Geçen gün yazdığım bir tweet çokça paylaşıldı “hürmet görmeyince köpürmek; aşağılık kompleksinin baş göstergelerinden…” diye.

Aşağılık kompleksini aşağılamak için kullanmamıştım aslında. Bu sadece psikolojik bir tanımdır. Ve aşağılık kompleksli olmak ayıp bir şey değildir. Ama üzerinde çalışmayınca hayatı hem kendine hem de çevrendekilere zehir edebildiğin bir olgudur. Ve evet, bizim yaşadığımız ülkede çok yaygın olarak görülen bir olgudur.

Aşağılık kompleksiniz varsa ilişkilerinizde ya ezen taraf olursunuz ya da ezilen. Eşit ilişki kuramazsınız. Her an foyanız ortaya çıkacakmış gibi hissedersiniz. Bunlar o kadar zor duygulardır ki çoğu zaman kendinizi aşırı çalışarak,yiyerek,uyuyarak, dış görüntünüzle uğraşarak,sürekli sosyalleşerek, aşırı spor yaparak  oyalamaya çalışırsınız. Şema terapide buna kopuk avungan mod denir. Dışarıdan bakıldığında bu kişi son derece üretkendir. Hayatının her alanı denge içinde gibidir. Kendisine sorsanız mutludur, hayatı yolundadır.

Bir başka baş etme şekli de “zorba” moddur. Kontrolcülük ve baskı kurarak olmasını istemediğin şeyleri engelleyebileceğini düşündüğün baş etme mekanizması. “Benim kontrolümde olursa terk etmez,benim kontrolümde olursa güvende olurum,kontrol bende olursa bir daha beni ezemez kimse” vb…

Bu kişiler için işler çoğunlukla yolunda gibidir. Ta ki reddedilene kadar. Bu kişiler reddedilmeye karşı aşırı hassastır. Yenilgi almayacaklarından emin oldukları yarışları tercih ederler. Bir ortama girdiklerinde terminatör gibi “burada en üstün kişi ben miyim?” “her şey kontrol altında mı” taraması yaparlar. Gevşeyemezler.

“En ……” hissetmiyorlarsa ya ortamdan uzaklaşırlar ya da öyle hissetmelerini sağlayacak girişimlerde bulunurlar; konuyu ne yapıp edip kendilerine getirirler. Muhakkak bir yanlarıyla “en ….” olmak isterler, bir yönleriyle ön plana çıkmazlarsa kendilerini görünmez hissederler. Bu sebeple çok iyi giyinir,çok yüksek sesle konuşur, sürekli espri yapar ve söz keserler. Bunca rahatsız ediciliklerine rağmen renkli tiplerdir; ta ki onayınızı alana kadar. Onayınızı aldıkları anda gözlerinde bir eşya gibi değersizleşirsiniz.

Önce sizi göklere çıkartır, büyüler ve özel hissetmeniz için çok uğraşırlar. Ancak sizi “garantilediklerini” düşündükleri anda ortadan kaybolurlar, artık o ilgiden eser kalmamıştır.

İşte bu yüzden “aklınızı başınızdan alan” kişilere karşı temkinli olmalısınız. Size tapılacak bulunmaz hint kumaşı muamelesi yapıyorsa bu eşit bir ilişki olmadığı anlamına gelir.

Bazı durumlarda bu durum “karşılıklı tapınma” şeklinde kendini gösterir.

Turgut Uyar aşağıdaki dizelerde o kadar güzel anlatmış ki bu karşılıklı idealize etme durumunu…

 

“Bir biz ikimiz varız güzel, öbürleri hep çirkin.”

Bir de bu terli karanlık.
Sonra bir şey daha var mutlak ama adını bilmiyorum.
Nereden başlasam sonunda o ışıkla karşılaşıyorum:
Yarı çıplak utanmaz bir kadın resmini aydınlatıyor.
Akşam oluyor ya, bir türlü inanamıyorum.
Oturmuşlar iri yapılı adamlar esrar çekiyorlar.
Daha bir aydınlık olsun diye içtikleri su
Sarı topraktan testileri güneşte pişiriyorlar.

Bir korkuyorum yalnız kalmaktan, bir korkuyorum,
Gündüzleri delice çalışıyorum geceleri kadınlarla yatıyorum.

Sonra birden büyümüş görüyorum ağaçları
Kısrakları birden yavrulamış
Havaları birden güneşli.

Kadınlarla yattığım yetse ya,
Bir de kadınlarla yattığıma inanmam gerekiyor.

Hoşlanmıyorum.

Bu dizelerde kopuk avungan mod var,yalnız çocuk modu var,insanlarla bağ kuramama var,sevdiğini idealize etme var… Ve tüm bunları olağanüstü bir beceri ile anlatma var elbette. Yüzlerce sayfa yazsam bu dizelerdeki kadar iyi anlatamam şemaları.

Çözüm? Klişe ama en etkili çözüm bu; içindeki çocuk ile temasa geçmek. Gerçekte neye ihtiyacın olduğunu anlamak ve bunu sana verebilecek kişilere yanaşmak. Gerçekte hayran olunmaya değil sevilmeye,anlaşılmaya,ait hissetmeye,desteklenmeye,yapabileceğimize inanmaya ihtiyacımız vardır.

Umarım faydalı olmuştur. Sevgiler….