Kanıta Dayalı Psikoterapiler Yrd.Doç. Filiz Şükrü

Bilişsel Davranışçı Terapilerin Üçüncü Dalgası; Farkındalık Ve Kabul

Psikiyatrik bozuklukların önlenmesi ve tedavisinde ruh sağlığı alanında çalışanlar oldukça aktif rol oynamaktadır. Psikiyatrik bir bozukluğun önlenmesi ayrı, bozukluk olduktan sonra tedavi edilmesi ayrı işlerdir. Psikoterapiler bir asırdır psikiyatrik bozuklukların tedavisinde kullanılmaktadır. Psiko=ruh, terapi=iyileştirim demektir. Bir hastalığı iyileştirmeye çalışan insanlar bu amaçla bir çok farklı yöntem denemiş ve işe yaradığını kanıtlamaya çalışmıştır. Kanıta dayalı terapiler denildiğinde psikiyatrik bozukluğun tedavisindeki yararlılığı kontrollü çalışmalarla kanıtlanmış ve ruh sağlığı alanındaki hastalıkların önlenmesi ve/veya tedavisinde işe yaradığı tekrarlanarak gösterilmiş terapiler denilmeye çalışılmaktadır.

Kanıta dayalı psikoterapi kavramı bilişsel davranışçı terapi (BDT) akımının doğuşu ile önem kazanmış ve bilim insanları psikoterapi yöntemlerinin işe yarayıp yaramadığını, hastalığın derecesini değerlendiren çeşitli objektif araçlar (ölçek, kan tahlilleri, görüntüleme yöntemleri, nöropsikolojik testler vb.) aracılığı ile araştırmaya başlamıştır. Sonuç olarak bilişsel davranışçı terapi alanındaki çalışmalar, psikiyatrik hastalıkları kişinin duygu, düşünce ve davranışları ile ilgili çıkamadığı bir kısır döngü süreci ile kanıta dayalı (bilimsel olarak) açıklamış ve olumsuz duyguyu azaltmanın (dolayısıyla ruhsal hastalıkları azaltmanın, ya a ruhsal hastalıklardan korunmanın) düşünce ve davranış sistemlerinin düzenlenmesinden geçtiğini kanıta dayalı olarak göstermiştir.

Bir süre sonra bilişsel davranışçı terapist’ler aynı çatı altında durarak ve fakat çeşitli özellikli hastalıklar için farklı BDT alt özellikli (özelleşmiş) akımlarını üretmeye ve araştırmaya başlamışlardır. 1970’li yıllarda önce ikinci dalga BDT’ler (salt davranış temelli terapilerden, biliş-davranış temelli terapilere geçiş) ile çalışan geçtiğimiz yıllarda da üçüncü dalga BDT’ler (biliş-davranış terapilerinden içgörü-farkındalık-kabul temelli terapilere geçiş) psikoterapi literatüründe boy göstermeye kanıta dayalı literatürde ‘bizler işe yarıyoruz’ demeye başlamıştır. Üçüncü dalga BDT’ler duygu-düşünce-davranış temelinde çalışan klasik bilişsel davranışçı terapi yöntemlerinin üzerine işe yararlılığı bilimsel olarak gösterilmiş yeni yöntemler eklemleyen özellikli terapi yöntemleridir.

İkinci kuşak bilim insanları (Ellis, Beck, Lazarus) işlevsel olmayan düşünce yapılarının (otomatik düşünce, şema, ara inanç, ana inanç) değiştirilmesini ve dolayısıyla duygu ve davranışlardaki düzelmeyi tedavi edici ana yol olarak görmekte iken, üçüncü kuşak bilim insanları (Linehan, Segal, Kabat Zihn, Hayes, Strosahl, Menin, Berking) ana tedavi odağını duygu kavramı üzerinde yoğunlaştırmış, duygu regülasyonunun düşünce ve davranışlar üzerindeki tedavi ediciliği üzerinde durmuştur. Özetlemek gerekirse ikinci kuşaktaki ‘ne düşünüyorum ve ne hissediyorum’ soruları, üçüncü kuşakta yerini ‘ düşüncelerim ve hislerim bana ne söylemeye çalışıyor’ soruları ile değişmiştir. Adı ne olursa olsun bu terapilerin temel çalışma prensipleri klasik BDT öğretilerinin temeline dayanır. Yani danışanlarla düşünce, duygu ve davranışları arasındaki ilişkiyi ve kısır döngüyü  öğretme ve ruhsal hastalıklara neden olan bu kısır döngünün kırılması için ev ödevleri ile çalışma seansları düzenleme terapistin en temel görevidir.

Üçüncü dalga terapistler zihnin ürettiği duygu ve düşüncenin içeriğinden (örn: övgü almaz isem bu benim sevilmediğim anlamına gelir düşüncesinden) çok düşünme biçiminin (Örn: yargılayıcı düşünme biçimi) belirleyici olduğunu dile getirirler. Yani farkındalık ve kabul temelli terapiler (3. dalga terapiler) ruhsal rahatsızlığa yol açan duygu, düşünce ve deneyimlerin değiştirilmesinden çok kabullenilmesini hedef alırlar. Farkındalık-kabul temellli terapilere göre değişim, yani ruhsal iyieşme, yani duygu regülasyonu, zihnin yargılayıcı düşünme biçimine sahip olabileceğinin yargılamadan kabul edilmesi ile doğal olarak gelecektir. Farkındalık-Kabul temelli terapilerin tamamında meditasyon önemli yer tutmaktadır. Meditasyon ile danışana zihnin ‘dikkat’ fonksiyonu şimdiki ana çekme egzersizleri yaptırılır. Çünkü zihin gelecek ve geçmiş ile ilgili düşüncelerle doludur ve geçmiş/gelecek ile ilgili düşünceler ise  büyük bir çoğunlukla çarpıktır, yanlıdır ve yargılayıcıdır. Yani gerçek değildir. Gerçek olan şimdi ve burada yaşanandır. Şimdi ve burada ise bu andadır. Beş duyumuzdadır. Dikkati duygu ve düşünceden yargısızca alıp (duygu ve düşüncelere mesafe koyup) algılara çekme işine meditasyon denir. Meditasyon sırasında odak noktası genelde ‘nefes’ olarak seçilmekte ve danışana nefese odaklanma öğretilmektedir (nefes egzersizi). Egzersiz sırasında kişiye duygu, düşünce, davranışlarını da fark etmesi, bastırmaması fark ettiği anda kabul etmesi ve dikkatini şimdiye (nefese) çekmesi telkin edilir. Üç dalga kognitif terapiler düşüncenin içeriğinden çok süreci (akışı) ile ilgilenir ve o akışı değiştirmeye odaklanır.

Düşünceler zihnimizin birer ürünüdür. Ve zihin mükemmel işleyen bir yazılım programı değildir. Olabildiğince bizi tehlikelerden korumaya çalışan, bu amaçla olumsuz duygu, deneyim ve düşüncelere odaklanan bu yazılımın ürünleri doğal olarak çarpık ve gerçek dışı olabilir. Üçüncü dalga terapiler bu düşüncelerin gözlemlenmesi ve kabul edilmesi konusunda danışanı yüreklendirir. Danışan meditasyon sırasında dikkatin düzenlenmesi ile olumsuz düşünce ve duygulara maruz kalmayı da dener. Klasik BDT öğretilerinde öğrenildiği üzere maruziyet deneyimlendikçe alışma tüm doğallığı ile gelecek ve kişi fıtratı gereği rahatlayacaktır. Olumsuz duygu ve düşünce geçicidir ve geçecektir. Her çeşit duygusal deneyim olduğu gibi kabul edildiğinde emosyonların regüle edilmesi gerekliliği anlamsızlaşır. Üçüncü dalga terapilerin hedefi aslında akıp giden şimdik yaşamın regülasyonudur. İşte bu yaşam regülasyonu teknikler halinde ve yaklaşık 8-12 seans süren bir terapi yolculuğu içinde danışana farkındalık, yargısızlık, kabul, gözlem ve bilişsel ayrışma egzersizleri öğretilerek sağlanmaktadır.