Sosyal medyayı bu kadar kullandığıma genel olarak lanet eden bir adamım… Üstelik sadece Twitter’ı aktif olarak kullanıyorum. En son Instagram paylaşımım 1 yıl, en son Facebook güncellemem 90 hafta önceymiş…
Yazarak kendimi daha iyi ifade ettiğimi düşündüğümden kendime Twitter’ı seçtim… Bu kadar zaman boyunca da kaçamadığım bir iki durum haricinde herhangi bir polemiğe bulaşmadığım için mutluyum.
Bu ortamda normalde hayatın bizi başka yollarla karşı karşıya getirmesinin imkansıza yakın olduğu insanlarla tanıştım. Bazılarının hayatımda önemli rolleri de oldu ve olmakta da…Deniz de sosyal medya sayesinde tanımaktan memnun olduğum isimlerden biri. Daha birinci dakikadan yaptığı işi ne kadar severek ve tutkuyla yaptığını hemen anlıyorsunuz ki… Bu benim bir insanda görmek istediğim ilk özellik.
Birinin önce bir hedefi olmalı, bu hedef yapay, maddesel, para vs. gibi bir hedeften çok hayatı hem kendi hem başkaları için anlamlı kılacak ve yeteneklerini göstereceği bir bir hedef olmalı… Ve bu hedefini bulduktan sonra da buna kendini adamalı (bence).
Bu arada böyle insanlar sanılanın aksine en zararsız insanlardır… Her şeyin üzerinde bir tutkusu olan birey tutup da kimseye sarmaz, kimsenin hayatına karışmaz, benmerkezci değildir.
O yüzden bazen beraber olduğunuz kişi, işini ilişkinizin önüne koyuyormuş gibi hissediyorsanız belki bu onunla ilgili değil de sizin tutkuyla bağlandığınız bir hedefiniz olmamasının yarattığı boşluktan kaynaklı olabilir. Belki…
Şu an tamamen serbestçe aklıma gelenleri yazıyorum ve muhtemelen üzerine çok fazla düzenleme yapmayacağım…
Devam edelim:
Deniz’in kitabını karıştırmaya başladığımda rastgele açtığım sayfalardan birinde şunu gördüm:
Hayatınızı istemediğiniz şeylerden kaçarak geçirmeyi de seçebilirsiniz, istediğini şeylerin arkasından giderek de… Seçim sizin.
İlk konuştuğumuzda, yazmak istediklerimi yine benim ilgi alanım olan matematik bağlamında birleştirebileceğimden bahsettiği için bu cümleyi özellikle seçtim…
Şöyle ki, lise döneminden öğrenilen bir mevzudur; bir fonksiyonun maksimum ve minimum değerini bulmak…
Lisede öğretilen genelde ‘tek değişkenli’ bir fonksiyonun, f(x), max/min noktalarını bulmaktır. Ancak bir fonksiyon çok fazla parametreye de bağlı olabilir; f(x,y,z,..)…
Şimdi böyle fonksiyonların max/min değerlerini bulmak için yine tek parametreye göre hareket edebilir ya da tüm parametrelerine göre çalışabilirsiniz.
Matematikçiler bilir ki; çok değişkenli bir fonksiyonu tek parametresine göre optimize etmeye çalışırsanız elde edeceğiniz şey, lokal bir maximum veya lokal bir minimumdur… Eğer global optimizasyonu arıyorsanız, çok değişkenli bir fonksiyonu her değişkenine göre optimize edersiniz.
Aranızda sadede gel lütfen diyenler için matematiksel işkence burada bitiyor ..
Bakınız hayat da aynen bu çok değişkenli fonksiyonun optimizasyonu gibidir. Hayatın bağlı olduğu bir çok parametre mevcut; aile, sağlık, iş, para, ilişkiler…
Kimisi hayatını sadece işine ve/veya ilişkisine odaklanarak, sade o parametre üzerinden optimizasyon yapmaya çalışarak geçirir… Genelde elde edilen de lokal (yani averaj) bir mutluluk veya lokal bir hüsrandır. Bu nispeten risksiz bir tercih gibi görünür ancak tek bir şeye odaklanarak kaybettiklerinizi sonradan anladığınızda yaptığınız hatayı anlarsınız…
Kimisi de hayatının her parametresi üzerinden bir optimizasyon yakalamaya çalışır… Elde edilen şey ya global bir mutluluk ya da global bir hüsrandır… Ki ilk denemelerde sonuç hüsran bile olsa en azından “kalıcı iyilik hali” için nelerin değişmesi gerektiğini anlamış olursunuz…
Burada hayatın her parametresi üzerinden optimizasyon yapmaktan kastettiğim şey kesinlikle her parametreyi mükemmel bir noktaya taşımak değil… Bu kesinlikle değil. Hayatın her parametresinin her an en iyi noktasında olması gibi bir zorunluluk yok ve mümkün bir istek de değil ne yazık ki… Deniz’in kalıcı “mutluluk” yerine ısrarla “iyilik hali” tamlamasını kullanmasına denk gelen bir ayrımdan bahsediyorum.
Başka bir deyişle, hayatta da, aynen matematikte olduğu gibi, bazen bazı parametreler yükseklerdeyken bazıları çok muhteşem değerler almayabilir; ancak tüm bunların kombosu bu parametrelerin oluşturduğu fonksiyonun; hayatın kendisinin maksimum değerini verir.
Bazen o yüzden ‘less is more’ haklı bir ifadedir. Bazı parametreler diğerine göre az değer alacak ki, hayat fonksiyonunuzun değeri optimize olabilsin.
Özetle, optimizasyon ile maksimizasyon arasındaki karmaşadan kaçmak lazım… Optimizasyonun sonucunda huzuru; maksimizasyon ile (muhtemelen hayat jargonunda karşılığı mükemmelliyetçilik) bitmeyen huzursuzluğu bulma ihtimaliniz çok yüksek…
Muhtemelen huzur denilen şey de işte biraz düşüp kalktıktan sonra tam bu global mutluluk halinin bulunduğu an herhalde sevgili okuyucu… Tahminlerimiz o yönde ..
Can GÜRSES