Zihinsel Esneklik; Doyumlu Yaşam

Zihinsel esneklik, sahip olduklarımızın dibine kadar tadını çıkarabilmemizi sağlayan bir araç.

Zihinsel esneklik nedir? Tek başına cevaplaması kolay bir soru değil.

Tersten gidelim. Zihinsel esnekliğin zıttı nedir? diye başlayalım. Çünkü her şey yalnızca zıttıyla birlikte, zıttı da varsa anlamlıdır.

Zihinsel esnekliğin zıttı zihinsel “katılık” değil bence. Bence, mükemmelliyetçilik. Bu açıdan baktığımızda zihinsel esneklik bir sebep değil, bir sonuç. Çocukluktan getirdiğimiz kök inançların, şemaların bir sonucu.

Bu vakte kadar mükemmelliyetçi olmasıyla övünen çok kişi gördüm. Detaylara düşkünlük, işleri yapmanın en doğru yolunu kendi yolun olarak görme, işleri başkasına devredememe-kendin yapmadan rahat edememe, siyah-beyaz düşünce biçimi-ya hep ya hiç şeklinde yaşam tarzı…İnsan bunu neden övünülecek bir şey olarak görür?

Muhakeme eden yanına sorunca “Elbette övünülecek bir şey değil canım der…

Ama biraz deşince görürsünüz ki aslında kafasının içinde mükemmelliyetçi olmayı güvende olmakla ve sevilebilir olmakla eşlemiş başka bir yan daha var. Bu yana şema terapide başarı odaklı talepkar ebeveyn modu denir. Hatasız olmak, etkileyici olmakla; etkileyici olmak da sevilebilir ve hatta neredeyse vaz geçilmez olmakla eşdeğer hale gelmiş.

Oysa büyük ihtimalle çevresindekilere sorsanız bu kişileri kontrolcülükleri, katı kuralları ve detaylara olan düşkünlükleri sayesinde değil buna rağmen seviyorlardır. Esneyememenin yani katı kurallarına sıkı sıkıya sarılmanın altında genelde kendini ilişkilerde ve hayatta güvende hissetmeme duygusu yatar. Bu kişiler sevgiyi koşullu almışlardır, ev ortamlarında kendilerine rehberlik edebilecek aklı başında bir yetişkin yoktur ve tek çıkış yolları kolları sıvayıp başlarının çaresine bakmak olmuştur, ya da belki hırslı bir ilk okul öğretmeninin kurbanı olmuşlardır.

Sebep ne olursa olsun yapılacak şey aynıdır; esneyebilen yanınla temasa geçmek. Bu yan hepimizin içinde vardır. Bu yazıyı okuyarsanız zaten vardır. Belki sesi kısıktır, o ayrı… Duygusal olarak hazır hissediyorsanız yakın ve güvendiğiniz birilerine katı kurallarınız ve kontrolcülüğünüz karşısında nasıl hissettiklerini sorun. Şaşıracağınıza eminim; çünkü büyük ihtimalle bir yandan şikayet ederken bir yandan da her şeyi çekip çeviren birinin ortalıkta olmasının konforundan bahsedeceklerdir.

Kontrolcü insanlarla  olmanın en büyük avantajı budur;arkanıza yaslanır ve işlerin tıkır tıkır işlemesinin tadına varırsınız. En büyük dezavantajı ise hareket alanınızın darlığından bunalmanızdır. Uzun vadede kontolcü kişi bu işlerden yorulup tükendikçe çevresindekilere karşı bilenir ve genellikle ilişkilerde sorunlar bu bilenme aşamasının sonunda gerçekleşir.

  1. Kontrolcü yanınız çevrenizdekilerin iş bitiriciliğini köreltir. Öncelikle işleri bir süre başkalarına devrettiğinizde bunu göz önünde bulundurun. Çevrenizdekiler bir süreliğine de olsa sudan çıkmış balık gibi olabilir, bazı işleri üzerlerine almakta direnebilir. Siz kararlı durdukça bu durum yavaş yavaş çözülecektir.
  2. “Düzgün yapılmasını istiyorsan kendin yapmalısın” diye düşündüğünüz anda gevşeme ve uzlaşmaya giden yola kocaman bir taş koymuş olursunuz. Beynimizin işler düzgün yürümediğinde de geri dönüşü olan çözümlerin bulunabildiğini canlı canlı görmeye ihtiyacı var. Bu düşüncenize alternatif düşünceler üretin.
  3. Kontrolcülüğü aşama aşama bırakın. Ani değişikliklerle köprüleri yıkmaya gerek yok, sonra gereksiz yere bir de köprü inşaatı ile uğraşıp kendinizi boşuna hırpalamayın.
  4. İçinizdeki ebeveyn modlarını keşfedin; yetersizsin, en iyi olmalısın, suçlusun diyen bir ses var ise kaynağını araştırın. Bu sese sınır çizin.
  5. Gevşekliği ve rahatlığı ile nam salmış insanlarla arkadaşlık edin. Onların evine gidin, onları davet edin. Ayna nöronlarımız sayesinde istesek de istemesek debir süre sonra sık maruz kaldığımız insanlardan etkilenir, onlara benzemeye başlarız.
  6. “Herkes kendi mutluluğundan sorumlu.” Çevremizdeki insanları dinleyebiliriz, anlamaya çalışabiliriz, zor zamanlarında yanlarında olabiliriz. Ancak işler çözüme gitmek yerine sürekli aynı şeylerin anlatıldığı şikayet seanslarına dönüştüyse, bu şikayetleri dinlemek karşınızdakine de iyi gelmez.
  7. Hepimizin içinde bağımlı olmak isteyen, angarya işleri başkaları halletsin isteyen, sadece sevdiği işi yapıp istemediği şeyleri hiç yapmadan para kazanmak isteyen, her şey kolay olmalı diye tutturan çocuk bir yan vardır. Kontrolcülük ile içimizdeki bu yanı da zaptetmeye çalışırız. Oysa bu çocuk yan ara ara herkeste ortaya çıkar. Önemli olan tüm hayatımızı tümden ele geçirmemesidir,yoksa kendimize bakamayız, çevremizdekilere yük olmaya başlarız. Ancak yakın ilişkinin en büyük avantajı da bu çocuk yanımızı çekecek birilerinin olmasıdır. Tabii biz de onların çocuk yanı çıktığında onları taşıyabilecek durumda olmalıyız ki taraflardan biri diğerini uzun süre taşıyıp sonunda bunalmasın. Kontrolcü yanınız baskın ise bu çocuk yana ya hiç izin vermezsiniz ya da en sonunda patlayıp her şeyi salarsınız. Çözüm için çocuk yanınızla temasa geçin, onu yavaş yavaş açığa çıkartın.

Yazması yapmasından daha kolay biliyorum… Kendinize zaman tanıyın. Tıkandığınızı hissediyorsanız da bir uzmandan destek alın. Tek başınıza yapmak zorunda değilsiniz 🙂

Sevgiler…